Beden Algısı Bozukluğu Hayali Çirkinlik Hastalığı
Beden Algısı Bozukluğu veya temel olarak bireyin bedenindeki görünümünde hayali olarak canlandırdığı önemsiz olan kusurlarla bir şekilde zihinsel olarak uğraşmasıdır. Bu zihinsel uğraşı, kişide ciddi bir şekilde huzursuzluğa , günlük iş ve insan ilişkilerinin bozulmasına kadar giden yol bir takıntıdır. Düşük benlik sebepleri erken çocukluk travmalarının hastalığın nedeni olabileceği düşünülmektedir. Özellikle batı kültüründeki popüler vücut şekli kişilerin hastalığını takıntılı sendromlar haline getirmektedir. Televizyon, gazete ve reklam panolarında gördüğümüz ideal kadın tipi dendiği zaman ince belli , uzun boylu renkli gözlü ideal olarak, erkek tipi dendiği zaman ise yağsız ve kaslı görünümdedir. Takıntılıolan kişide, Narsisizmin bir dışa vurum biçimi olabileceği gibi moral standartlar kırılınca takıntının, rahatsızlığın şiddetini arttırmaktadır. En yaygın kişilik özellikleri utangaç, içe dönük kimseyle konuşamayan, kendisini kelimelerle ifade edemeyen özellikler olarak sıralanabilir.
Bu bedensel takıntı rahatsızlığındaki bozuklukta mesleki, sosyal, eğitimsel sorunlar ve karşı cinsle ilişkilerden kaçınma yaygın olarak gözlemlenmektedir. Ağır derecedeki olgularda sosyal aktivitelerden kaçınma, hastaları evden çıkamaz hale getirir. Depresyon ve intihar girişimi de gözlemlenebilmektedir. Özellikle genç erkekler ve genç kadınlarda bu rahatsızlığa dair yakınmalarını aşağılanma ve utanç duygularından dolayı bildirmek istemezler ya da bunları ruhsal bir sorun olarak görmemektedirler. Burahatsızlık kişide bedensel kusurları ile uğraşma, obsesif nitelik taşır; Algılanan kusuru düzeltme, maskeleme veya ayna ya da cam yansıtıcılarda tekrar tekrar inceleme veya oralara bakmaktan kaçınma gibi davranışları, çevredekilerden sürekli güvence arama biçiminde davranışlar gözlenebilir.
Çoğu kişiler yalnız, toplumdan uzak, eve kapanmayı tercih ederler. Kimileri ise yalnızca gece sokağa çıkmaktadır . Beden algılaması çarpık olan bu bireyler özellikle cildiye uzmanları ve estetik cerrahlar başta olmak üzere değişik uzmanlara, estetisyenlere başvururlar. Verilen güvenceler hastalarda yalnızca kısa süreli bir rahatlama sağlamaktadır . Bu aldatıcı rahatlamayı hastalar ”bana iyi geliyor” diyerek aynı güvencelerin peşine düşüp, sonuçsuz şekilde gidebilirler. Bireylerin bedensel kusur algıları genelde yüz ve kafa bölgesine odaklıdır: Kırışıklıklar, yara izleri, benler damar belirginlikleri, solukluk veya kırmızılık, şişlik, çiller, yüzde asimetri, saçların zayıflığı ya da dökülüyor oluşu veya aşırı tüylenme sık rastlanan yakınmalardandır.
SEBEPLERI NELERDIR?
Bir kişinin fiziksel dış görünümünü beğenmemesi ile ilgili hoşnutsuzluğunun başlıca nedenleri düşük benlik saygısı, depresyon, yeme bozuklukları ,bedendeki sakatlık ve obezite olarak sayılabilmektir. Bu konudaki hastalıklı takıntının nedenleri olarak genetik-nörobiyolojik, gelişimsel, psikolojik ve sosyal olmak üzere çok boyutlu olarak sıralanabilir. obsesif-kompulsif rahatsızlık olarak da değerlendirilebilen bu hastalık düşük benlik olarak bilinir. Hastalar organlarındaki kusuru ayrıntılı biçimde tanımlamak yerine daha çok bu konuda duydukları utanç ve aşağılanmadan söz ederler.
•Bireylerin çoğu kusurlu olarak gördükleriorganlarla ilgili alınganlık düşüncelerine ya da hayaline sahiptirler.
•İlgili organları kapatma, yoğun kozmetik cerrahi, saç ektirme gibi güzelleşme çabaları, bu hastalar için tam aksine biçimsiz bir görünüme ve gerçekten eleştirilmeleriyle sonuçlanabilir.
•Bazen ‘çirkinliklerinin sorumlusu’ olarak anne-babayı suçlama davranışına rastlanılabilir.
Bireyin bedenini fazla incelemesi ya da beğenmemesi, günümüz kadın ve erkeklerinde çok yüksek orandadır ve rahatsızlık olarak değerlendirilemez. Çünkü bir kusur düşüncesinin ne ölçüde gerçekçi, ne ölçüde önemsiz ya da hayali olduğunun nesnel bir ölçütü zordur.
Bu beğenmeme duygusunun, hayali veya sözü edilen kusurla orantısız, yoğun ve günlük yaşamı etkileyen bir fiziksel hoşnutsuzluk halini alması Beden Algısı Bozukluğu tanısını düşündürmelidir.
Çirkinliklerinden söz eden kimi depresif hastalar, dış görünüme az önem verir hatta onu umursamama eğilimindedirler.
•Kas takıntılı bireylerin egzersize, diyete daha çok önem verdikleri bildirilmiştir.
Bu gibi takıntılı sanrılı hastaların tedavisinde, hastaların görünümlerini daha gerçekçi değerlendirmeleri konusunda yardım etmek, tekrarlayıcı davranışlara direnmesini ve sosyal etkileşim arttırması , tepki engellenmesi, özsaygının düzeltilmesi, başa çıkma-gevşeme tekniklerinin öğretilmesi şeklinde özetlenebilir.
•Cerrahi işlemler, bu hastaların aşırı olan beklentilerini nadiren karşılar ve hastalar ameliyat sonrası hekimlerine öfkelenebilir, mahkemeye başvurabilirler. Bazen burun, göğüs ameliyatlarının bu organlarla uğraşıyı azalttığı, ne var ki bu durumda hastanın başka organlara yöneldiği bildirilmektedir.
Psikolojik bir rahatsızlık olduğu net şekilde belli oluyor. İnsanın kendini güzel hissetmek istemesi normal bir durum ama kendinle barışık olmadığın zaman böyle hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
Günümüzde insanlar dış görünüşle kolayca yargılanabiliyor. Herkes olduğu gibi kabul edilse veya belli bir kalıba sokulmasa bu tarz hastalıklar veya düşünceler de ortaya çıkmazdı. İnsanın kendine güvenebilmesi ve bunu yapabilmek için bir şeyler üzerinde çalışması lazım. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğünü değil, sizin neleri başarabileceğinizi düşünmeniz lazım